Yırtıcı Evlilik - Bölüm 94

Oda sessizliğe gömüldü. İshakan gözlerini Leah’ya dikti. Onun keskin bakışları altında Leah’nın nefesi hızlanmıştı ama Leah kayıtsız kalmak ve göğsünde sıkışan paniği görmezden gelmek için elinden geleni yaptı.
Estonya veraset yasalarına göre kadınlar tahtın varisi olamazdı. Prens Blaine şu anda tek meşru varisti. Ama Byun Gyeonbaek, Leah ile evlenerek kraliyet ailesinin bir parçası haline gelirse…
Leah onunla son konuştuğunda ona böyle söylemişti. Eğer onun elini tutarsa kral olabilirdi ve Leah’ın söylemesi gereken tek şey buydu. Gözlerindeki açgözlülük yeşil renkte parlamıştı. O anda hayal gücü kanatlanmış ve uçup gitmişti.
Ancak bu hırslı hayaller paramparça olacaktı. Çok önemli bir şart vardı: pozisyonunun meşrulaştırılması için evliliklerinin belirli bir süre devam etmesi gerekiyordu. Leah, Byun’la geçirdiği ilk gece ölürse, veraset hakkı daha doğmadan ölmüş olacaktı. Tüm hırsları boşa gidecekti.
Gerçeğin bu kısmını ondan saklamıştı. Tatlı sözleri onu sakinleştirmiş ve dikkatini dağıtmıştı. Böylece, müzakereler devam ederken onun harekete geçmemesini sağlamıştı, ancak daha sonra işlerin daha karmaşık hale gelme olasılığını da inkâr edemezdi. Eğer o zaman gelirse, utangaç ya da tereddütlü olmayı göze alamazdı. Leah’nın şu anda İshakan’ın önünde otururken olduğu kadar kendinden emin olması gerekiyordu.
“Harika,” dedi İshakan sonunda. Cesareti kırılmış bir halde parmaklarını saçlarında gezdirdi. “İtiraf etmeliyim ki, beklenmedik bir tartışmayı gündeme getirdin.”
Haban’ın ağzı şaşkınlıkla açık kaldı ve Genin’in gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi baktı. İshakan doğruldu, artık koltuğuna yaslanmıyordu ve Leah’ya gülümsedi.
“Peki. Şartlarınızı kabul ediyorum ve barış anlaşmasını imzalayacağım.”
Leah’nın yüzünde kısa bir şaşkınlık ifadesi belirdi ve gözleri büyüdü. Gerçekten bu kadar kolay mıydı? Ama ne yazık ki İshakan onun için zorlu bir rakipti.
“Buna ek olarak, Estia’dan bir güven gösterisi talep ediyorum,” dedi.
Estia’nın aklına hemen onun yapabileceği istekler ve önerebileceği karşı önlemler geldi. Ama İshakan’ın işi bitmemişti.
“İki ülke arasındaki dayanışmayı güçlendirmek için evlilik ittifakından daha iyi bir şey olmadığını duymuştum.”
Leah gözlerini kırpıştırdı. Öne doğru eğilmiş, dirseklerini masaya dayamış, çenesini ellerinin arasına almıştı. Kendinden emin ve sert görünüyordu, sesi baştan çıkarıcıydı.
“Estia’nın kraliyet prensesini nişanlım olarak almak istiyorum,” diye fısıldadı. “Sen ne düşünüyorsun?”
“Bu çok saçma!” diye bağırdı Maliye Bakanı Laurent, sandalyesinden kalkarak. Kont Valtein onu kıyafetlerinden yakaladı ve geri çekti.
İshakan’ın arkasında hazır olda bekleyen Genin ve Haban, Maliye Bakanı’nı inceledikten sonra tekrar İshakan’a baktılar, ifadesiz gözlerine rağmen gergin oldukları her hallerinden belliydi. Kont Valtein ne düşündüklerini anladı ve masanın altından Maliye Bakanı’na bir uyarı olarak tekme attı.
İshakan hiç istifini bozmadan karşılıklı konuşmaları izledi. “Bu da sizinkine benzer bir durum değil mi? Karşılaştırınca tamamen aynı görünüyorlar. Buna çok şaşırmamalısınız.”
Uzun parmaklarını uzatarak masaya hafifçe vurdu.
“Bugünlük tartışmayı bu noktada bitirelim. Mevcut koşullar altında her şeyi düzgün bir şekilde konuşabileceğimizi sanmıyorum. Kafalarımızı sakinleştirmek ve bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak için zamana ihtiyacımız var. Daha sonraki bir tarih için ikinci bir toplantı planlayabilir misiniz?”
Leah’nın tüm vücudu gerildi.
“Bunu… yapabilirim,” demeyi başardı.
“O halde, her şeyi dikkatlice düşünmenizi rica ediyorum Prenses.”
İshakan ayağa kalktı. Konuşmaları boyunca Leah onun otururken daha az fark edilen iri cüssesini unutmuştu. Şimdi, devasa formu bir kez daha ortaya çıkmıştı. İshakan ona gülümseyerek bir süre dikkatle baktı ve sonra odadan çıktı.