Yırtıcı Evlilik - Bölüm 92

Byun Gyeongbaek ile başa çıkmanın en kolay yolu onun zayıflıklarından yararlanmaktı. Leah, onun hassas egosunu manipüle etmeye devam ederse, kaçınılmaz olarak aptalca ve dikkatsiz kararlar vereceğini biliyordu.
Başlangıçta bunu yapmayı planlamamıştı ama Kurkanların müzayede evindeki eylemi Byun Geongbaek’i dezavantajlı bir duruma sokmuştu. Serbest bırakılan Kurkanların başkent sokaklarında cesurca yürüdüğünü görmek yaraya tuz biber ekmişti ve sabırsız adamı harekete geçirebilirdi. Şimdiden askeri manevralara başlayacağına dair söylentiler vardı. Leah’nın müdahale etmekten başka çaresi yoktu.
Geçmişte Byun Gyeongbaek’e hep soğuk bir kayıtsızlıkla yaklaşmıştı. Konuşma başlatmak için yaklaşmış olması onu şaşırtmış olmalıydı ve mesafeli ve dalgın bir şekilde onu izlemeye devam etti. Bu durum Leah’nın işini daha da kolaylaştırdı.
İşini bitirdikten sonra onu kovdu ve uzaktan endişeyle onu izleyen Kontes Melissa’ya işaret etti.
Leah ona, “Sanırım her şey dilediğiniz gibi gelişecek,” dedi.
Kontes içini çekti, elleri göğsünün üzerinde çırpınıyordu. “Prenses! Neden böyle tehlikeli şeyler yapmaya devam etmek zorundasınız?” diye sordu. Endişeliydi ama gözleri parlıyordu. “Byun Gyeongbaek çıldırmış olmalı,” diye güldü. “Prenses’e meydan okumaya nasıl cüret eder?”
Ancak kendi sözlerini düşünürken kahkahası azaldı.
“Endişeliyim,” diye ekledi endişeyle. “Onunla cesurca konuştun ama hırsının sınırlarını ya da bunu başarmak için neler yapabileceğini bilmiyoruz…”
“Sorun değil,” diye güvence verdi Leah. “Her şeye sahip olamaz.”
Leah’nın önüne attığı yemi yutmuştu. Gerçeği öğrendiğinde çok geç olacaktı ve Leah’nın planları durdurulamayacak kadar ilerlemiş olacaktı. Bu bilgi onun omuzlarından bir yüktü.
“Biraz yürümek ister misiniz Kontes?” diye sordu.
Kontes rahatlamış bir şekilde gülümsedi. “Benim için zevktir Prenses.”
Birlikte bahçeye yöneldiler ve Leah, duyulmadan yürüyebilmek için kasıtlı olarak daha az sık kullanılan yolları seçti.
“Size bir şey söylemek istiyorum,” diye söze başladı ve Kontes’in gözleri büyüdü. Leah güldü. “Merak etmeyin, her şey yoluna girecek.”
Kontes’in gözleri Leah’nın giydiği elbisenin yüksek yakası tarafından gizlenen boynuna kaydı. Hiç şüphesiz o sabah gördüklerini hatırlıyordu. Neyse ki yalnızdılar ve Leah’nın narin cildindeki morluğu ve solgun boynundaki diğer korkutucu izleri görmüştü.
Merak etmemiş, onun yerine prensesiyle sessizce ilgilenmeyi tercih etmişti. Onu giydirdiğinde de boğazına kadar örten, yüksek yakalı, mütevazı bir elbise giydirmişti.
“Prenses,” dedi sonunda.
“Evet, Kontes.”
“Benden ne isterseniz hiç tereddüt etmeden yapacağımı biliyorsunuz…” Leah’nın onuru ve bunun onun güvenliği için ne anlama gelebileceği konusunda açıkça endişelendiği için endişeyle sözlerini tamamladı. Kontes iffetsiz bir gelinin başına neler gelebileceğini biliyordu.
Leah ve İshakan’ı müzayedede birlikte gören ve Kontes’i uyaran Kont Valtein’dan da haber aldığına şüphe yoktu. Kontes Melissa düşüncelerini dile getirme konusunda her zaman iyi değildi ama şimdi tereddüt etmeden konuştu.
“Duydum ki… Duydum ki başkalarını kandırabilen iksirler satan Çingeneler varmış. Eğer bir tane içerseniz, etrafınızdaki dünyanın değişeceği ve ayırt etmenin zorlaşacağı söyleniyor. Kişinin görüşü puslu ve rüya gibi olur. Eğer bir tanesine ihtiyacınız varsa… Gitmeden önce sizin için satın alacağım.”
Leah onun ne teklif ettiğini anlamıştı. Leah, İshakan’a olan aşkını kaybetmişse, Byun Gyeongbaek’e birlikte geçirecekleri ilk gecede bir iksir içirebilir ve yatağa birkaç damla hayvan kanı serperek onu kandırabilirdi. O asla fark etmezdi.
Kendi soylu statüsüne rağmen, Kontes Leah’ya ihanet etmeyecekti. Kraliyet ailesine yalan söylemesine ve Byun Gyeongbaek’i kandırmasına yardım etmeye gönüllü oldu.
“Size inanıyorum Prenses,” dedi, gözleri nemlenmiş ve kalbindeki acı yüzünden kızarmıştı. “Kararlarınızın her zaman bir nedeni olduğuna inanıyorum. Ama lütfen yükünüzü benimle paylaşın ki ben de yükünüzü taşımanıza yardımcı olabileyim.”
Kontes Leah’yı herkesten daha iyi tanıyordu ve Leah’nın genellikle sorunlarla kişisel olarak başa çıkmayı seçtiğini, dışarıdan yardım almaktan kaçındığını biliyordu. Ama sorunlarını başkalarından gizlemek için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sorunlar sadece ikiye katlanıyordu. Daha fazlasını çözer çözmez, daha fazlası ortaya çıkıyordu. Ve Leah başka kimseyi riske atmak istemiyordu. Oyunun risklerini ve sonucunu biliyordu. Sonunda kendi ölümüyle sonuçlanacak olan planlarını Kontes’e nasıl açıklayabilirdi ki?
“Teşekkür ederim,” dedi Leah usulca. Başka bir şey olmasa bile, teklif için minnettardı. “Zamanı geldiğinde yardımınızı isteyeceğim.”